TÜRKİYE, ALMANYA VE TÜM AVRUPA'DA
Almanya Bioenerji | Deutschland Bioenergie
  • Anasayfa
  • Bioenerji
    • Bioenerjinin Tarihi
    • Bioenerjiyi Doğru Anlamak
    • Bioenerjist Kimdir?
    • Bioenerji Nasıl Öğrenilir?
    • Bioenerji Nasıl Yapılır?
    • Bioenerji Nasıl Keşfedilir?
  • Eğitimler
    • Bioenerji Eğitimi İçeriği
    • Eğitimlerimiz Neden Bireysel?
    • Bioenerji Alanında Hatalar
    • Bioenerji Nedir?
    • Nasıl Bioenerjist Olunur?
  • Hizmetler
    • Bioenerji Eğitimleri
    • İleri Düzey Bioenerji Eğitimleri
    • Uzaktan Bioenerji Seansları
    • Yakından Bioenerji Seansları
    • Danışmanlık Hizmetleri
  • Kitaplarımız
    • I. Bioenerji Ne Değildir? Kitabımız
    • II. Bioenerji Nedir? Kitabımız
    • III. İleri Düzey Bioenerji Teknikleri Kitabımız
  • Hakkımızda
    • Misyon
    • Vizyon
    • Duyurular
    • Bioenerji Uzmanı Psikolog Mesut ÖZÇELİK
    • Bioenerji Uzmanı / Psikolojik Danısman Derya DALAZ
  • Yorumlar
  • İletişim
    • İletişim Bilgileri
    • Sosyal Ağlarda Biz
    • Yasal Uyarı

Bilim bir bilgi birikimdir ve bizden sonra gelen kültürlere aktarılarak oluşur. Her şeyin bir tarihi vardır. Tarih, insanoğlunun; evreni algılama, değerlendirme, zaman ve mekansal değişiklikleri anlamlandırma çabasıyla birlikte kronolojik veya neden sonuç ilişkileri içerisinde ortaya konulan bilgi yığınıdır. İnsanoğlunun fiziksel ve zihinsel varoluşunun doğal bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Düşünün, eğer evrende insanoğlu olmasaydı; günlerin, haftaların, ayların, güneşin hareketlerinin, mevsimlerin, doğadaki tüm olayların ve güzelliklerin tarihinden veya anlamından söz edebilmek nasıl mümkün olurdu?

İnsanoğlunun merakı ve anlamlandırma çabası ile birlikte her bilimin bir tarihsel süreci ve o süreçteki çalışmaların sonuçları, zamansal bir yapı içerisinde varlığını korumakta ve neden sonuç ilişkileri oluşturmaya çalışmaktadır. Binlerce yıllık bir tecrübeye sahip olan bioenerji alanı; diğer alternatif alanların da babası sayılmaktadır (akupuntur, akupresür, refleksoloji, shiatsu ve benzeri teknikler). Çünkü manyetik alanlar ve insan vücudu üzerindeki etkileri anlaşılamadan; sözü edilen diğer alternatif alanların, insan vücudu üzerinde spesifikleşmiş çalışma sahalarının oluşturulabilmesi mümkün değildir. Tarihsel seyrine baktığımızda, ilk önceleri bir felsefe gibi görünmekte olan bioenerji çalışmaları ve uygulamaları tüm kültürlerde bulunmakta ve az çok benzer uygulamalarla karşımıza çıkmaktadır. Eski yazıtlar, şekiller incelendiğinde, tüm kültürlerde; şifacıların, büyücülerin, yogilerin, kahinlerin ve benzeri şekilde çalışan kişilerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu kişilerin bu amaç için kullandıkları yöntemlerde de birçok benzerlikler bulunduğu anlaşılmaktadır. El tutmalar, üflemeler, manyetize edilmiş özel nesneler, günümüzde bile hala kullanılmaktadır.

Ortaya çıkış aşamasında; simya, psikoloji, kimya ve fizik gibi alanlardan fazlasıyla yararlanıldığı ve kendisine özgü bir anlayış sistemi getirdiği aşikardır. İnsanı anlamak amacıyla; dünya, maddeler, mevsimler, duygu, düşünce, davranış ve beden üzerinde ciddi araştırmalar yapıldığı düşünülmektedir. Eski insanlar, manyetik alanların bir şekilde farkına varmış ve bu bilgileri kullanmışlardır. Elinde bir sopa ile tarlasında su arayan insanları günümüzde bile bulmak mümkündür. Bioenerji kelimesini, günümüz anlamında ilk kullanan ilk kullanan kişi Mesmer’dir. Bir alman hekim olan Franz Anton Mesmer (1734–1815), bu duruma hayvansal manyetizma ismini vermiştir. Ona göre; hayvansal yapı evrensel akışkanlığın tesiri altındadır, yıldızların etkisi altındadır, kutupsallık gösterir ve bu manyetik özelliği sayesinde canlı ve cansız her şeyle ilişki içerisindedir. Mesmer, insan vücudunun sağlıklı olması durumunu ahenk, zıddı olması durumunu ise hastalık olarak değerlendirir. Viyana’da tıp eğitimi alırken “yıldızların ve gezegenlerin insan vücudu üzerindeki fizyolojik etkileri” adlı doktora tezi ile bu görüşlerini anlatmıştır.

Mesmer ayrıca, manyetik akımların (rezonansların) insan vücudunun üç ana bölgesinden giriş yaparak 12 meridyen kanallarının gezegenlerle bağlantılı bir alan içerisinde enerjilerinin yayıldığını ifade etmektedir. Astronomi, manyetizma ve klasik tıbbı birleştirmeye çalışarak büyük iddialarda bulunmuştur. İnsanların, yıldızların etkisi altında yaşadığını, evreni dolduran manyetik bir akımın insan bedenlerine nüfuz ederek onların hastalanmasına veya sağlıklı kalmalarına sebep olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre; söz konusu manyetik akım, insan vücuduna eşit miktarda dağılmışsa kişi sağlıklı, dengesiz dağılmış ise kişi hasta olmaktadır. Mesmer birçok hastayı manyetize edilmiş araçlarla tedavi etmeyi başarmış ve hızla ünlenmiştir. Böylece birçok yerde manyetizma dernekleri kurulmaya başlanmıştır. Fransa kralı ise bu gelişmelerin karşısında, manyetizma uygulamalarının gerçekliğinin araştırılması amacıyla bilimsel bir komisyon kurdurmuş ve Mesmer’in uygulamaları inceleme altına alınmıştır. Söz konusu komisyon, Mesmedr’in bu çalışmaları bilim dışı olarak değerlendirmiştir. Mesmer’in çalışmalarında kullandığı yöntemlerden biri de üç manyetik alanı daha aktif hale getirmektir (üçüncü göz olarak bilinen noktanın biraz üstü , üçüncü göz ve dudak üstü). Alnın ortasına (üçüncü gözün üstü) bakılırsa kişinin zihninin açılmasına yardımcı olunacağını, buraya yapılacak enerji verme işlemleri onların zekâlarını geliştireceğine inanmaktadır. Bir kişinin iki kaşının ortasına başparmağımız ile saat yönünde baskıyla yapılan çevirmelerin kişiye enerji vereceğini söylemekte ve üçüncü göz noktasının ruhsal merkez olduğunu ileri sürmektedir. Mesmer, ayrıca üçüncü göz noktasına alüminyum ve mıknatıslarla dokunarak kişinin enerji kanalını açtığına ve bununla şans, kısmet, bereket, durugörü ve hissiyatını güçlendirdiğine inanmaktadır. Diğer noktası ise burun ve üst dudak arasıdır. Cinsel gücü artırıcı ve tahrik edici bölge olduğunu söyleyen Mesmer, bu noktaları alüminyum ve bakır çubuklarla dokunarak tedavi ettiğine inanmaktadır. Başparmaklarla manuel olarak da bu uygulamaların yapılabildiği söylenmektedir.

Daha sonraki manyetizma ile uğraşanlar bioenerjiyi, sistemli hale getirmeye çalıştılar. Günümüzde, bioenerjiyi bilimsel olarak algılayanların sayısı ise her geçen gün giderek artmaktadır. 1962 yılında, bilim adamlarının vücudumuzun cilt altında daire biçiminde duvarlardan oluşan “kenrak sistemi” adı verilen bir tabakanın varlığını ortaya koymuşlardır. Kenrak sistemi ve sinir hücrelerinin magnetron karakterleri de (ısı ortaya çıkarmak için elektrik ve manyetik akımları kullanabilen sistem) keşfedilerek vücut dışından sinyal almakta veya göndermekte kullanabileceği görülmüştür. Kainatın kozmik enerjisi olan bioenerji, daha sonraki yıllarda ortaya konulan manyetizma kurallarıyla bazı avrupa ülkelerindeki doktorların eline geçmiş ve onlar da bu uygulamayı kendi branşlarına entegre etmişlerdir. Daha sonraları, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde uygulanmaya başlansa da dönemin materyalist rejimi nedeniyle daha fazla gelişememiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte diğer dünya ülkelerinde yaygınlaşmaya ve tanınmaya başlamıştır. Dünyanın tüm ülkelerinde bu alanı tanımayan kalmamış ve bu konuda ciddi araştırmalar halen sürdürülmektedir.

Başta Rusya, İngiltere, Almanya, Kanada ve birçok uzakdoğu ülkesi alternatif tıp denilen bioenerjiyi bilimsel olarak uygulamaya başlamış ve bu ülkelere ek olarak batı avrupa ülkelerinde, ABD’de ve İngiltere’de binlerce bioenerji uzmanını görev yapmaya başlamıştır. Ancak ülkemizde ise böyle bir durum söz konusu olmayıp, bioenerji alanında sıklıkla sadece tuhaf ve yetersiz eğitimlerin yer aldığı görülmektedir.   

Bioenerji Tarihsel Gelişimi
Bioenerjinin Tarihi
Tarihte Bioenerji
Bioenerji Eğitimi Kalitemiz
Bioenerji Kitabı l Resim
"Bir cümle yeter sözden anlayana, destan yazsan fark etmez laftan anlamayana." Mevlana